Yeni 15-16 Haziran’lara!

15-16 Haziran 1970 büyük işçi kalkışması Türkiye’nin toplumsal mücadeleler tarihinin en önemli dönüm noktalarından bir tanesidir
İşçi sınıfının rolü, kapasitesi, niceliği, toplumsal dönüşümler ve devrim stratejisindeki yeri konusunda dönemin Sol ve sosyalist hareketi içindeki var olan tartışma ve duraksamalara adeta noktayı koymuştur.
Bu sebeple kısmen 12 Mart sonrasına sarksa da solda strateji tartışmaları yeniden alevlenmiştir.
Yarattığı motivasyon ve özgüven işçi hareketinin yükselişini 12 Mart’tan sonra da 1 Mayıs’larla, faşizme ihtar eylemleriyle, anti faşist direnişlere, 1980 darbesinin arifesine kadar yükselişinin devamını sağlamıştır.
15-16 Haziran sözcüğün en geniş ve kapsayıcı anlamıyla üretimden gelen gücün kullanılmasıdır.
15-16 Haziran 1970 tarihinde İstanbul ve Kocaeli hattında sözcüğün gerçek anlamıyla hayatın olağan akışı kesintiye uğratıldı, bu hatta olanca görünürlüğü ve görkemiyle bir işçi rüzgarı esmiştir. Sadece üretim değil hayatın olağan akışı da durdurulmuştur.

2
15-16 Haziran’da işçi sınıfı İstanbul’a ve kentsel mekana el koymuştur. Sadece üretimi durdurmanın değil, kentte ulaşım, dolaşım ve ticaretin artellerini kesmenin de taktik olarak ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.
Toplumsal mücadelelerin de dipten dibe akan bir hafızası vardır
Gezi’de bu hafızanın canlanmasına ve aynı taktiğin başarılı bir biçimde uygulanmasına tanık olduk.
Öte yandan 15- 16 Haziran’ı salt ve arı bir işçi hareketi olarak görmemek gerekir. Dönemin yükselen bir başka muhalefet hareketi olan devrimci gençlik bu eyleme katılmış ve işçi hareketi ile omuz omuza bir duruş sergilemiştir.
Bugün sermaye saldırıları ve neoliberal taarruz altında görece gerilemiş olsa dahi işçi hareketinin nabzı atmaya devam ediyor. 

3
Son yılların üç büyük toplumsal kalkışmasından söz edeceksek bunlar Gezi, 6-7-8 Ekim Kobani Direnişi Ve Metal İşçilerinin bir ve aynı anda hem Türk Metal’e hem patronlara karşı Türk sanayinin AMİRAL GEMİLERİNİ de (Ford, Tofaş, RENO) içine alan direnişidir.
Şu veya bu nedenle patlak vermiş tekil bir işçi direnişinin olmadığı gün neredeyse yok gibidir.
Ancak şu gerçeği de tespit etmemiz lazım. İşçi hareketi toplumsal siyasal sahneye ağırlığını henüz koyamamakta bu direnişler öne çıkan başka çatışma eksenlerinin gölgesinde ve fonda kalmakta, bu direnişler ilgi odağı haline gelip bulaşıcı bir biçimde yayılmamaktadır.
Bugün herkes faşizme doğru hızlanan gidişattan söz etmekte, artan sayıda çevre, yapı, örgüt, birey faşizme karşı blokun veya cephenin ihtiyacına vurgu yapmaktadır. İçinde işçi sınıfının yer almadığı bir anti faşist cephe düşünülemez, düşünülmemelidir.
İşçi sınıfının içinde olmadığı bir cephe her açıdan zayıf ve tek boyutlu kalacaktır.
Öte yandan yine herkes adeta geçirgenliğin bulunmadığı bir kutuplaşmadan söz etmektedir. Lehimize olmayan bu kutuplaşmanın kırılması güçlerin sahici temellerde yeniden dizilmesi ve hitap alanımızın genişlemesi için de işçi sınıfının birleştirici gücüne ve eylemine ihtiyacımız var.
Faşizme doğru gidişat geri püskürtülecekse şayet içinde devindirici rol oynayacak işçi hareketinin bulunduğu bir blok veya cephe elzemdir. Gözümüzü buraya döndürelim. YENİ 15- 16 HAZİRANLARA!

KESK Eş Genel Başkanı Şaziye Köse

4 5

Yorum yaz

Yazacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra onaylanmaktadır.