SENDİKAMIZIN HAZIRLAMIŞ OLDUĞU, 16 YILLIK AKP İKTİDAR RAPORU

AKP-MHP REJİMİ ALDIKLARI ERKEN SEÇİM KARARI İLE FAŞİZMİ KALICI HALE GETİRMEK İSTEMEKTEDİR.

16 yıldır (3 Kasım 2002) iktidarda bulunan AKP Hükümetleri biz emekçiler, ezilenler, muhalifler ve insanca yaşamak mücadelesi içinde olan tüm toplumsal kesimler için daha fazla sömürü, işsizlik, iş cinayetleri, ihraçlar, yoksulluk ve yolsuzluktan başka bir durum ifade etmemektedir.

Ülkemiz savaş politikası ve yolsuzluk ekonomisi girdabına sürüklenmiştir. Çıkartılan şaibeli seçim yasası ve baskın seçim kararı ile yangından mal kaçırırcasına halkın iradesini gasp edip toplum nefessiz bırakılmak istenmektedir.

Devletin imkânlarını ve bütün araçlarını kullanarak OHAL koşullarında erken seçim kararı alarak ömürlerini uzatmaya çalışmaktadırlar.

Ülkemiz kapsamlı ve derin bir demokrasi krizi yaşamaktadır. Muhalif ve Demokratik hiçbir sese ve etkinliğe tahammül edilememektedir. 16 yıldır iktidarda olan muktedirler biz kamu emekçilere, işçilere, kadınlara, işsizlere, öğrencilere kısacası yandaş ve ayrıcalıklı AKP yanlısı kesimlerin dışındakilere savaş ve şiddet, ırkçılık, milliyetçilik, açlık ve yoksulluktan başka hiçbir şey vermemiştir.

Tüm ülkeyi OHAL’le adeta rehin alan, parlamentoyu devre dışı bırakan, demokratik siyaseti tasfiye eden, ülkenin neredeyse üçte birine kayyum atayan bu iktidar biz emekçiler açısından herhangi bir meşruiyeti kalmamıştır.

İktidar tek adam çift parti rejimi kurarak yargı bağımsızlığını, denetleme mekanizmalarını, özgür eleştirel basın yayın organlarını ortadan kaldırarak tek parti, tek yargı, tek basın yayın, tek adama dayalı yeni bir rejim inşa etmiştir.

Mevcut iktidar ve ortakları demokrasiye, barışa, özgürlüğe, adalete, laik demokratik eğitim hakkına, insanca ve onurlu bir yaşama, emeği ile geçinenlere, emek demokrasi mücadelesi veren Sendikalara adeta yok etme temelinde savaş açmıştır.

AKP İktidarının; tek adam rejimine dayalı, 16 yıllık hükmetme sürecine baktığımızda, güçler arlığını ortadan kaldıran, hak-hukuk adalet arayışlarını şiddet, gözaltı ve tutuklamayla bastıran, kadın özgürlüğü ve eşitliğini gerici politika ve yargı eliyle ortadan kaldıran her gün en az 3 kadının katledilmesine ve iktidarları boyunca 13.268 kadının öldürülmesine sebep olan, toplumsal, siyasal, ekonomik tüm eşit, özgür, paylaşımcı, bölüştürücü göreceli de olsa yasalara dayalı norm ve kuralları ortadan kaldıran bu süreç boyunca biz emekçilere, ezilenlere, muhalifler ve yandaş olmayan tüm toplumsal kesimlere nelere mal olduğuna baktığımız da;

15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişimi, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel başkanı kendisine muhalif tüm kesimlere karşı Allah’ın bir lütfu olarak görerek; harekete geçti, nitekim 20 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen OHAL ile hiçbir yasa, kanun, kural, ahlak tanımadan tüm insani ve demokratik hak ve özgürlüklere dizginlerinden boşalırcasına saldırıya geçildi.

OHAL ilan edilirken 3 aylığına ilan ettiklerini ve darbecilere karşı mücadele amacıyla yasalar çerçevesinde uygulanacağını kamuoyuna deklere edildi. Gelinen aşamada 20 Nisan 2018 tarihinde 7. Kez OHAL uzatılarak uygulanmaktadır.

İki yıla yakın süredir ülke OHAL ve çıkartılan KHK’ler ile baskı ve zulüm kıskacına alınmıştır. İki yıla yakın bu süre zarfında 31 KHK çıkartıldı. KHK’ler ile 116.296 bin kamu emekçisi haksız ve hukuksuz yöntemler ile ihraç edildiler. Muhalif tüm basın yayın kuruluşları susturuldu. Emekçilerden, ezilenlerden yana; barış, kardeşlik, hak-hukuk-adalet mücadelesi veren tüm dernek, kurum ve kuruluşlara el konuldu. Yargı tasfiye edilerek yandaş bir yargı sistemi oluşturuldu. İçte ve dışta savaş, çatışma, gerilim ve kutuplaştırıcı politika benimsenerek toplum âdete kaplara bölünerek iktidarların ömrünü uzatmaya çalışıldı.

            Bu süre zarfında;

  • KESK’e bağla sendikalara üye 4.237 kamu emekçisi ihraç edildi,
  • 200 Eğitimcinin görev yeri değiştirilerek sürgün edildi,
  • 97 BDP’li belediyeye kayyım atanarak ayrıca 2 CHP’li belediye başkanı yine hukuksuz bir şekilde görevden el çektirilerek halkın iradesine el konuldu,
  • Kayyum atanan belediyeler de örgütlü sendikamız Tüm Bel-Sen üyelerine yasa ve yönetmelikler rafa kaldırılarak baskı ve zulüm uygulandı,
  • Sendikamızın 1300 üyesi memur ihraç edilirken, yine sendikamız üyesi 430 sözleşmeli personelin sözleşmeleri fesih edildi.
  • Halkın oyları ile seçilen meşru belediye eş başkanları tutuklandı,
  • On yıllardır, belediyeler ve halkın ortak emek ve çabası ile geliştirilen tüm demokratik kazanımlar; çocuk evleri, kadın kooperatifleri, gençlik merkezleri, kültürel kurumlar, ekonomik birimler, sanatsal faaliyetler yasaklandı, el konuldu ve kapatıldı,
  • Milyonlarca oy alan siyasetçiler, Milletvekilleri tutuklandı,
  • Yüzlerce gazeteci cezaevine atıldı.
  • Sosyal medya Rapt-u Zapt altına alındı kısacası toplumsal yapı iğdiş edilerek

AKP-MHP Rejimi OHAL’de koyu karanlık bir faşizmle yaşamı adeta cehenneme çevirdiler.

OHAL aracılığıyla yasama, yürütme ve yargı Saray’a bağlanmıştır. Anayasa Mahkemesi kararına karşı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin kendi kararında direnmesi bunun açık örneğidir.

AKP sivil darbesi, Cumhuriyet tarihinde gerçekleşen askeri darbeleri aratmayacak şekilde örgütlü muhalif tüm kesimleri hedef almış, temel hak ve özgürlüklerin üzerinden silindir gibi geçmiştir.

Sübjektif kriterler ve ihbar mekanizmalar kullanılarak şu an itibariyle 31 KHK ile en az 116.296 kamu görevlisi hiçbir adil soruşturma geçirmeden, savunma hakkı bile verilmeden, hukuksuza ihraç edilmiştir.

Yıllarca FETÖ yapılanmasının baskılarına ve tehditlerine maruz kalan KESK’e bağlı sendikalarımızdan 20 Temmuz 2016 tarihinden bu yana Yüksek Disiplin Kurulu kararları ile atılan da dâhil en az 4.312 kamu emekçisi ihraç edilmiştir. Mahkeme kararları ve çok az sayıda KHK’lerle iade sonrası (94 üye)  halen 4.218 KESK’li görevlerinden uzaklaştırılmış durumdadır.

İhraçlar ile anayasanın 49. Maddesi ile güvence altına alınan çalışma hakkı ve anayasanın 70. Maddesi ile güvence altına alınan kamu hizmetine girme hakkının açıkça çiğnendiğini özellikle belirtmek istiyoruz.

OHAL uygulaması kapsamında grev yasaklamaları gerçekleştirilmiş, her türlü hak arama eylem ve etkinliği kısıtlanmıştır. Genel olarak kamu alanında ve özel sektörde güvencesizlik derinleştirilmiş ve çalışma yaşamı güvensizleştirilmeye çalışılmıştır.

OHAL döneminde kiralık işçilik uygulaması, Toplum Yararına Çalışma ve Taşeron gibi atipik istihdam şekilleri kamu alanında bir milyondan fazla kişiye ulaşmıştır. Yine OHAL döneminde kayıt dışılık oranı yükselmiştir.

OHAL hukuksuzluğu nedeniyle işyerlerinde mobing ve iş kazaları/işçi cinayetleri yoğunlaşmıştır.

OHAL döneminde çift haneli olan enflasyon, işsizlik ve faiz oranlarına ek olarak döviz kuru etkisiyle tüm ücretliler reel olarak yoksullaşmıştır.

Asgari ücretin açlık sınırının bile altında tutulması, bütçe hakkımızın gasp edilmesi de OHAL döneminde daha pervasızca hayata geçirilen uygulamalar olmuştur.

OHAL’de 696 sayılı KHK ile taşeron çalışmaya ilişkin yeni sorun alanları ve mağduriyetler yaratılmıştır. Tüm taşeron işçilere koşulsuz kadro sözü verilmesine rağmen, 696 sayılı KHK ile taşeron işçilerin büyük çoğunluğu kadro hakkından yoksun bırakılmıştır.

16 yıllık AKP iktidarları Döneminde:

  • Esnek çalışma biçimleri ve taşeron uygulaması yaygınlaştı.
  • Emeklilik yaşını 65’e yükselten “mezarda emeklilik” yasalaştı.
  • Anayasa emekçiler aleyhine değiştirildi.
  • “Özel İstihdam Büroları” kurulması ile kölelik yasalaştı.
  • Zorunlu arabuluculuk dayatması yasalaştı.
  • Özelleştirmeler sonucunda, binlerce kişi işsiz kaldı.
  • Kamuda farklı isim ve unvanlar adı altında geçici ve güvencesiz istihdam biçimleri yaygınlaştı, güvenceli çalışma biçimleri yok edilmeye başlandı. Kamudaki memur sayısı azalırken, sözleşmeli personel sayısı arttı. Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde kadrolu personel sayısı son bir yılda 79 bin azalırken, sözleşmeli personel sayısı 92 bin arttı. Çalışanların maaşları her gün erimeye devam ediyor.

İş Kanununda Köklü Değişiklikler Yapıldı:

Yürürlüğe giren 4857 Sayılı İş Kanunu ile esnek çalışma biçimleri yasallık kazandı. Böylelikle kısmi süreli çalışma, çağrı üzerine çalışma, evde çalışma, işçi kiralama gibi esnek çalışma modelleri gündeme geldi. Böylece işçilerin ve kamu emekçilerinin tümüyle güvencesiz ve haklarından mahrum bir şekilde köle gibi kiralanmalarının önü açılmış oldu. Deneme süresi bir aydan iki aya çıkarıldı.

Grev Yasakları Hâlâ Sürüyor:

Anayasanın 90. Maddesinde emekçilere başta grev hakkı olmak üzere bir takım haklar sağlayan bu madde hiç uygulanmadı.

AKP iktidarında özellikle OHAL döneminde sayısız grev patronlar ve işverenler lehine yasaklandı. Sendikal hak ihlalleri artarak devam etmektedir.

Mezarda Emeklilik Yasalaştı:

5510 sayılı kanun çıkartılarak yasalaştı; Bu yasa ile kademeli de olsa emeklilik yaşı kadın ve erkeklerde 65’e yükseltildi. Prim ödeme gün sayısı tam aylıkta 7 bin 200 kısmi aylıkta 5 bin 400 oldu.

İşsizin Parasına El Konuldu:

İşsizlik sigortası fonu adı altında çıkartılan yasa ile işverenin yükünü azaltmak adına işsizin parasına el konuldu.

AKP döneminde yapılan Anayasa değişikliklerinin tümü emekçiler aleyhine değiştirilmiştir:

Bu kapsamda Anayasanın 53’ü maddesinde yapılan değişiklikle  “Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler.” ve “Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.” Fıkraları eklenerek aslında grev hakkı kamu çalışanların elinden alınmış oldu.

Kadınları Çalışma Yaşamından Uzaklaştıracak Düzenlemeler Gerçekleştirildi:

6663 sayılı Torba Kanunu Memur ve işçi annelere doğum sonrası ücretini tam alarak 6 aya varan yarım çalışma, çocuğu okula başlayana kadar da yarım maaşlı kısmi çalışma geldi. Ancak, bu çalışma sırasında maaşını yarı şekilde alacak, SGK kesintileri de yarı yarıya düşecek, derece ve kademe ilerlemeleri de kullanılan süre kadar gecikmiş olacak.

Kölelik Yasalaştı:

Yasalaştırılan İş Kanunu ile “Özel İstihdam Büroları” kuruldu yani “kölelik büroları” kuruldu. Kanun özel istihdam bürolarına; işveren ile geçici işçi sağlama sözleşmesi yaparak, işçisini geçici olarak işverene devir yetkisini getirdi.

Zorunlu Arabuluculuk Dayatması Yasalaştı:

Bu yasa ile İşçiyi alacakları ve diğer hakları konusunda hak ettiğinden daha azına razı etmek üzere dayatılan zorunlu arabuluculuk sistemi getirildi.

2002’den 2018’e…

AKP döneminde yoğun bir özelleştirme yaşandı. 1986-2003 yılları arasında yapılan özelleştirmelerin toplam tutarı 8,2 milyar dolar civarındayken, 2003’den bugüne kadarki özelleştirmelerin tutarı 60.8 milyar dolara çıktı.(Özelleştirilen şeker fabrikaları tutarları rakama dahil değildir.) Özelleştirmeler sonucunda, onlarca işletme kapanırken, binlerce kişi işsiz kaldı. Özelleştirilen kurumlarda taşeron uygulamaları arttı.

İstisnai çalışma biçimleri olarak kabul edilen belirli süreli sözleşme ile çalışma, çağrı üzerine çalışma, kısmi zamanlı çalışma yayınlaştırılmaya ve temel çalışma türü haline getirilmeye çalışılmaktadır.

Türkiye’de özellikle son 16 yıllık süre zarfında kamuda taşeronlaştırma hız kazandı.

Taşeron uygulaması ile ölümlü iş kazaları ciddi boyutlara ulaştı, sendikasızlaşma arttı.

Taşeronlaştırmanın yanı sıra kamuda farklı isim ve unvanlar adı altında geçici ve güvencesiz istihdam biçimleri yaygınlaşmıştır. İstisnai çalışma biçimleri arasında yer alan sözleşmeli personel ve geçici personel (4-C) kamuda yaygınlaştırılmış, güvenceli çalışma biçimleri yok edilmeye başlandı.

Kamudaki memur sayısı azalırken, sözleşmeli personel sayısı arttı. Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde kadrolu personel sayısı 2016 Mart ayında 2.431.574 olurken bu sayı 2017 yılının Aralık ayında 2.352.047’ye düştü. 1 yıl içinde kadrolu personel sayısı 79 bin azalırken, sözleşmeli personel sayısı 92 bin arttı.  Sözleşmeli personel sayısı 2016 yılının Mart ayında 39.557 olurken, 2017 yılının Aralık ayında 131.981 oldu.

Ve Bugün…

Emekçiler başta kıdem tazminatı olmak üzere, ellerinde kalan son kazanımları da yitirme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Tüm emekçileri insani olmayan koşullarda çalışma ve güvencesiz bir gelecek beklemektedir.

Emekçiler çok çalışıp, az kazanmaktadır. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) verilerine göre Türkiye, mesainin en uzun olduğu ülkeler sıralamasında ilk sırada yer almaktadır. Örgüt tarafından hazırlanan rapora göre haftalık 50 saat ve üzerinde çalışanların oranı yüzde 43’ün üzerindedir. 16 yıllık AKP iktidarında çalışanların aldığı ücretler enflasyon karşısında erimiş, emekçiler hak ettikleri insan onuruna yaraşır çalışma ve yaşam koşullarına kavuşamamıştır

16 yıllık AKP hükümeti döneminde kadınların payına ötekileştirme, ölüm, tutuklama ve hak gaspı düştü. Kadına yönelik izlenen tüm bu politikalar Erdoğan’ın ‘Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum’ söylemi ve AKP’nin gerici eril zihniyet ve ideolojik yaklaşımından ayrı düşünülemeyeceğinin somut bir yansıması.

3 Kasım 2002 tarihinde 363 vekille tek başına iktidar olan AKP’nin, 15 yıllık iktidarı boyunca uyguladığı politikalar en çok kadınları etkilemiştir.

Resmi rakamlardan derlenen verilere göre 2002-2013 yılları arasında kadın cinayetleri yüzde 1400 arttı, 2002 yılında yalnızca 66 kadın erkekler tarafından öldürülürken, 2016 yılında bu sayı 328’e çıktı. 2002-2015 yılları arasında ise toplamda kadın cinayetlerinin sayısı 13 bin 928’i buldu. Yine Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) geçen yılki verilerine göre 2002’den bu yana çocuklara yönelik cinsel istismarda yüzde 434 artış yaşandı.

Birleşmiş Milletlerin (BM) verdiği rakamlar ise daha korkunç. BM istatistiklerine göre son 16 yılda yaşanan kadın cinayeti 15 bin civarında. Cinsiyet Eşitliği Raporu’nda ise Türkiye, kadın erkek eşitliğinde 142 ülke arasında 125’inci sırada. Tabii tüm bu rakamlar resmi kurumlara yansıyan olaylardan derlenmiş ve dolayısıyla ‘buz dağının yalnızca görünen yüzü.’

2018 Yılında Ekonominin Durumu:

Orta Vadeli Programa göre 2018 yılında GSYH 3.446 milyar TL (923 milyar USD) olacağı tahmin edilmektedir. Programda USD/TL kuru yer almasa da TL cinsi GSYH’yi Dolar cinsi GSYH’ye böldüğümüzde ortalama Dolar/TL kurunun 3,73 olarak alındığını hesaplayabiliyoruz. 2018 yılına 3,78’lik kurla başladığımıza göre ortalama kurun 3,73 olması için 2018 yılsonu kurunun 3,68 olması gerekiyor. Böyle bir şey bugünkü kurlarla mümkün değil. 2018 yıllık ortalama kurunun iyimser bir bakış açısıyla 4,65 olması halinde GSYH Dolar cinsinden 840 milyar Dolar dolayında çıkacak demektir.

2018 yılının Mayıs ayı itibariyle eldeki ekonomik veriler, gidişattan yola çıkarak tahminlere göre şöyle bir tablo ortaya koymaktadır:

 

Makroekonomik Göstergeler 2018 Açıklama
Büyüme (%) 4,5 Tahmin
Enflasyon (%) 12,0 Tahmin
İşsizlik (%) 12,0 Tahmin
Bütçe Dengesi / GSYH (%) -2,5 Tahmin
Cari Denge / GSYH (%) -7,0 Tahmin
Dış Borçlar / GSYH (%) 53,3 Mayıs itibariyle gerçekleşme
Dış Finansman Gereği (Milyar USD) 235,0 Tahmin
2 Yıllık Gösterge Tahvil Faizi (%) 16,1 Mayıs itibariyle gerçekleşme
TCMB Faizi (%) 13,5 Mayıs itibariyle gerçekleşme
Brent Petrol (USD/Varil) 77,7 Mayıs itibariyle gerçekleşme

 

Mart ayı itibariyle 12 aylık cari açık 55 milyar Dolar olduğuna göre yukarıda değindiğimiz düzeltilmiş Dolar cinsinden GSYH’yi esas alırsak cari açık şimdiden yüzde 6,5 dolayında demektir ki bu da bizim yüzde 7’lik yılsonu cari açık demektir. Bu dengeyi Brent petrolün fiyatında yaşanan beklenti üstü artışlar da olumsuz etkilemektedir.

 

Bu tablo ağır bir tablodur. Bu ekonomik tablodan sağlıklı bir ekonomik yapıya dönmek pek kolay bir iş değildir. Bu nedenle Türkiye ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya olduğu bir gerçektir.

 

 Değerlendirmemiz şudur:

AKP, krize girmiş bir ekonomiyi, toparlanmaya yönelmiş bir kemer sıkma programı uygulamaya konduktan sonra devraldı. Türkiye, kriz sonrası girdiği IMF programıyla birlikte bankacılık reformunu ve mali disiplini sağlama önlemlerini uygulamaya sokmuştu. Bir başka ifadeyle krizin bozduğu ekonomik konjonktür tersine dönmeye başlamıştı. AKP, böyle bir ekonomik ortamda iktidarı aldı ve IMF programını sonuna kadar bozmadan uyguladı. Türkiye ekonomisi bu dönemde hızlı bir çıkış yakaladı. 2008 Mayıs ayında IMF programı bittikten bir süre sonra küresel kriz çıktı. Bundan sonraki dönemde Türkiye, ekonomi politikasında hatalar yapmaya başladı ve ekonomi giderek sorunları biriktirmeye yöneldi.

AKP’nin ilk dönemdeki başarısı büyük ölçüde “az söz, çok icraat” ilkesini ekonomi uygulamalarına sokmasından geçiyordu. İkinci dönemdeki başarı kaybının bir nedeni bu ilkeyi tam tersine çevirmesiyle ortaya çıktı. Ekonomi alanında çoğu kez gerçeklere ters, yatırımcıyı ürkütecek yanlış adımlar atıldı, açıklamalar yapıldı. Uğraşılacak sorunların yanlış belirlenmesi (enflasyon yerine faiz), yanlış yatırım politikası (sanayi ve yüksek teknolojili üretim yerine inşaat ve betonlaştırma), ekonomi politikasının yanlışlığı (belirsiz para politikası ve gevşek maliye politikası karması) gibi nedenler bu ilke değişimine eklenince ivme kaybı ve bozulma kaçınılmaz oldu.

Önümüzde bir seçim var. Bu seçimden bir süre sonra da yerel seçimler var. Dolayısıyla seçim ekonomisi 24 Haziran’da bitmeyecek. Önümüzdeki bir yıl içinde Türkiye’nin bulması gereken dış finansman miktarının 235 milyar Dolar dolayında olduğunu da dikkate alınca Türkiye ekonomisini çok zor ve sıkıntılı bir dönemin beklediğini söylemek gerçekçi olur.

Peki, bu ağır tabloya karşı biz emekçiler, ezilenler işi ekmeği elinden alınıp ağacın köküne mahkûm edilmek istenenler kısacası OHAL’ın KHK’lerın, baskının, savaşın sömürünün, göz altı ve tutuklamaların tüm acımasızlığını yaşmak zorunda bırakılanlar ve yaşamın her alanında mağdur edilenler 24 Haziranda yapılacak seçimlerde ne yapmalıyız yâda kimin yanında olmamalıyız kimi desteklemeliyiz ki bir daha bütün bunlar yaşanmasın.

 Bu nedenle:

1-Hak Ve Özgürlüklerimize, İş Güvencemize Özgür Toplu Pazarlık Hakkımız Ve Grev Hakkımız Yasal Güvence Altına Alınmalıdır.

2- Çalışma Yaşamının Uluslar Arası Normlara Uygun Hale Getirilerek, Çalışma Yaşamın İçerisinde Ayrımcılığa Son Verilmelidir.

3-Tüm Çalışanları Ek Göstergeleri 3600 Olmalı Ve Ek Ödemelerimiz Emekliliğe Yansıtılmasına.

3- Ücretlerimiz Üzerindeki Vergi Adaletsizliğine Ve Adil Olmayan Vergi Dilimi Uygulamasına Son Verilmelidir.

4-Sendikal Örgütlenme Üzerindeki İdari Ve Siyasi Baskılara Derhal Son Verilmeli Ve Sendikal Örgütlenme Özgürlüğü Önündeki Engeller Derhal Kaldırılmalıdır.

5-İstihdamdaki Kadın  – Erkek Eşitliği Sağlanmalı, Devlet Ve Yasaların Gücü İle Eril Devlet, Bürokrasi Ve Erkeğin Kadına Yönelik Baskı, Şiddet, Taciz, Tecavüz Ve Her Türlü Mobinge Karşı Kadın Örgütlerin Katılımıyla Yasal Düzenlemeler Yapılmalı Ve Yaşamsallaştırılmalıdır.

6-Zorunlu Ve Bireysel Emeklilik Uygulamasına Derhal Son Verilmelidir.

7-OHAL Uygulamasına Acilen Son Verilmeli Ve KHK’larla İşinden, Ekmeğinden Olan Ve Bu Uygulamalarla Oluşan Tüm Mağduriyetler Sonuçları İle Birlikte Çok Acil Olarak Ortadan Kaldırılmalıdır.

8– Demokratik Parlamenter Sistemin Yeniden; Halk İçin- Adalet İçin Tüm Toplumsal Kesimlerin Temsiliyetini Sağlayacak Biçiminde, Katılımcı Ve Demokratik Bir Siyasal Sistemin İnşaası Çalışmasına Tüm Demokratik Kurum, Kuruluş Ve Şahsiyetler Destek Vererek Yeni Oluşacak Meclisten Çıkartılarak Toplumsal Yaşama Kazandırılmalıdır.

9-Adil Ve Eşit Bir Seçim Yarışının Olması İçin Sandık Güvenliği Sağlanmalı Ve Seçmenlere Gözdağı Veren Söylem Ve Tartışmalar Sonlandırılarak Halkın İradesinin Özgür Ve Adil Bir Şekilde Sandığa Yansıması İçin Gerekli Önlemler Acilen Alınmalıdır.

10-Tüm Bu Özetle Sıraladığımız Taleplerimizin Yerine Getirilmesi İçin Biz Yerel Yönetim Emekçileri Başta Olmak Üzere Kamu Emekçileri Olarak Her Türlü Baskı Ve Zulüm Politika Ve Uygulamalarına Maruz Kaldığımız Akp+ Mhp İttifakına Oy Vermeyeceğiz.

11-Tek Adama Biat Etmeyeceğimizi, Kula Kulluk Etmeyeceğimizi Çığlığa Dönüştürüp Sandığa Taşıyacağız.

12-Haklarımızı Gasp Edenlere Artık Tamam Deyip Hesap Sorma Zamanıdır.

Ohal gölgesinde, sendikalara, meslek odalarına, emeklilere, kadınlara, öğrencilere, işsizlere, köylülere düşen görev; 16 Nisan referandumunda başlatılan ‘hayır bitmedi sözümüzün’, 24 haziran da yapılacak olan baskın seçimde #tamam diyerek kimi seçmeyeceğimizi veya kime oy vermeyeceğimizi bilinçlere çıkarmak ve sandığa taşımak olmalıdır. .

UNUTMAYALIM Kİ;

GELECEĞİMİZE, DOĞAMIZA, İŞİMİZE VE EKMEĞİMİZE SAHİP ÇIKMAK;  GÜNEŞLİ GÜZEL GÜNLERİ YARATMAK, YİNE BİZİM ELLERİMİZDEDİR.

YAAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ,

YAŞASIN SENDİKAMIZ TÜM BEL SEN,

YAŞASIN KESK.

Yorum yaz

Yazacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra onaylanmaktadır.