SENDİKAL HAKLAR İCAZETLE DEĞİL, MÜCADELE İLE KAZANILIR!

15 Mayıs 2019 yetki süreci öncesi örgütlenme faaliyetleri çerçevesinde işyerlerinde yaptığımız üye kampanyasına ilişkin gerek Cumhurbaşkanı ve bakanların, gerekse yandaş sendikanın, sendikamız Tüm Bel-Sen’e ilişkin yapmış oldukları asılsız iddialar ve karalama kampanyasına karşı gerçekleri açıkladığımız basın toplantısı metnimiz aşağıdadır.

TÜM BEL-SEN Merkez Yürütme Kurulu’nun 26.04.2019 tarihli basın toplantısı metnidir

Değerli basın emekçileri,

31 Mart 2019 tarihinde bir yerel seçim yaşadık. Seçimlerden sonra mevcut siyasi iktidar bloğunun başta İstanbul ve Ankara olmak üzere kaybettiği büyükşehirlerde mazbataların verilmesini engelleme girişimleri yanında, YSK’nın seçime girme hakkı verdiği, seçim sonuçlarına göre kazanan adayların bir kısmına KHK ile ihraçsınız gerekçesiyle mazbata vermemesi gibi hukuku yerle bir eden, Anayasal bir hak olan seçme ve seçilme hakkının yok sayılmak istenmesi, ülkemizin HUKUK düzeyini göstermesi açısından acı verici bir durumdur. Yine seçim sistemine ve güvenliğine ilişkin önceki seçimlerde de gündeme taşıdığımız konuları ellerinin tersi ile itenler, seçim kaybı yaşadığı yerlerde sandıkları günlerce üst üste saydırmış olmaları, kırıntıları dahi kalmayan hukukun kimlerin lehine nasıl usulsüzce işletildiğini tekrar tekrar tüm kamuoyuna göstermiştir.

Ülkemiz demokrasisi ve adalet sistemi açısından tartışmalı konular ile ekonomideki kötüye gidişin hızlandığı bu dönemde, gündemi saptırmak, asılsız iddia ve karalamalar ile Sendikalarımız üzerinden başlatılmak istenen bir tartışmaya şahit oluyoruz.

Yerel seçimlerin mazbata tartışmalarının sürüp ve büyük bir bölümünün bu tartışmalar içinde sonuçlandığı bir zamanda 25 yıldır yerelde ve genelde siyasi iktidarların memur örgütlenmesi olarak idarenin emir ve talimatlarıyla kurulan, kısa sürede şişkin üye sayısına ulaşan ve hatta yine AKP’nin emriyle EMEK alanını temsilen uluslararası toplantıların katılımcısı olarak atanan yandaş sendika, AKP’nin kaybettiği yerellerde baskı ve şantajla üyelerinin istifaya zorlandığı konusunda avaz avaz bağırmaya başladı.

Şu yandaşlık konusunda ki ifadeye açıklık getirmek isteriz;  bu sadece ülke içinde bizlerin bir tanımı değil, Uluslararası Çalışma Örgütü ILO dahil bir çok uluslararası emek örgütünün de toplantılarında ve belgelerinde de ifadesini bulmuş bir gerçekliktir.

Yandaş sendika, bu gün niye bağırıyor, Sendikalarımızı niye suçluyor?

Yerel seçimler sonrası, yıllardır baskı ve tehditle sendikamızdan zorla istifa ettirdikleri yerel yönetim çalışanı ve sendikamız üyesi binlerce emekçi, idarenin baskı ve zoru üzerlerinden kalkar kalkmaz, gerçek emek örgütü, sendikal hak ve özgürlüklerin savunucusu sendikamız Tüm Bel Sen’e kendi iradeleri ile hızla üye olmaya başlamışlardır. Bu durum gücünü özellikle yerel yönetimlerde kaybeden yandaş sendikayı zora sokmuş ki hemen karalama kampanyası ve asılsız iddialarla kamuoyunda algı oluşturmaya başlamışladır.

Değerli basın emekçileri

Anadolu’da güzel bir söz vardır; ‘’Kişi kendinden bilir işi’’ diye.

Şimdi sizlerle bazı rakamları paylaşarak gerçeğe ışık tutmak istiyoruz.

4688 sayılı kamu sendikaları kanunu yürürlüğe girdikten sonra, sendikaların üye sayıları konusundaki tespit, her yıl 15 Mayıs itibari ile önce iş yerlerinde sendika ve kurum yetkililerinin gözetiminde, sonra illerde valiliklerde oluşan ve tarafların temsilcileri ile birlikte tutulan tutanaklarla Çalışma Bakanlığına ulaşan belgelere göre Bakanlık tarafından sendikaların üye sayıları açıklanır.

Şimdi Yıllara göre vereceğim bazı örneklerde de görüleceği gibi, kim kime kimin eliyle baskı yaparak zorla üye kazanıldığını daha net olarak göreceğiz:

2003 yılı üye sayıları:

KESK                        :           295.830
Tüm Bel-Sen          :           28.442
Memur Sen            :            98.146
Bem Bir Sen           :             7.256

2018 yılı üye sayıları ne olmuş;
KESK                         : 146.287
Tüm Bel-Sen           : 18.794
Memur Sen            : 1.010.298
Bem Bir Sen           :   69.633

Peki, üye oranları bu dönemler arasında yüzde olarak ne olmuş, yüzde 1437,1 Memur Sen’in üye sayısı artmış, yine Bem Bir Sen, yüzde 514,6 oranında üyesini artırmış.

Konfederasyonumuz KESK ise, yüzde 50,5; Sendikamız TÜM BEL SEN ise yüzde 33,9 oranında üye kaybetmiştir.

Bu rakamlara bakıldığında ilk etapta insanın aklına şu gelebilir. Ne var bunda, “emek alanında ve çalışma yaşamına dair çok başarılı işler, hak alma mücadelesinde diğerlerinin önüne geçmiş, çalışanların taleplerini işverenlere karşı iyi şekilde savunmuştur, dolayısıyla da çalışanların, emekçilerin tercihi olmuştur’’, denilebilir di…

Bizde bu üye artışının böyle olmasını arzulardık. Ancak, hem biz hem çalışanlar bunun böyle olmadığını, gerçeğin bambaşka olduğunu biliyoruz. Ve bu gerçektir ki yandaş sendikanın asılsız iddialarını sadece kendileri, bir de bu üye kaybından rahatsız olan iktidar sahipleri dillendirmişlerdir.

Kamu idaresinin en üst makamı olan hem de AKP’nin Genel Başkanı sıfatıyla Sn. Erdoğan, önce il başkanları toplantısında yandaş sendikadan istifa edenleri davaya ihanetle suçladı ardında da Memur Sen’in genel merkez binası açılışına katılıp partisinin iktidarı döneminde kamunun her kurumunda açık destek vererek 16 yılda yüze bin beş yüz üye artışı ile şişirdiği Memur Sen’lilere bizzat kendisinin bir kez daha arkalarında olduğunu hatırlattı.

Bugüne kadar zorla üye yapılan binlerce belediye emekçisinin baskı ve zorlama kalkınca yandaş sendikadan istifa etmesinin başlangıç olduğunu bilerek paniğe kapılan Memur Sen yetkililerine açık desteklerinin devam edeceğini bir kez daha açıkça ilan eden, partili Cumhurbaşkanı, bu konuşmasında ayrıca düne kadar yerden yere vurduğu ve değişmesi için en üst düzeyde girişimlerde bulunduğu 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu savunarak, hukuksuz ihraçlar başta olmak üzere bugüne kadar hemen her uygulamasıyla ayaklar altına aldığı kamu emekçilerinin iş güvencesini bu vesile ile hatırlamış ve hatırlatmış oldu.  

Ülkenin Cumhurbaşkanı olarak Anayasanın sendikal tarafsızlık ve özgürlük ilkelerinin birincil derecede koruyucusu olması gereken Sayın Tayyip Erdoğan’ın açıkça bir sendikadan yana olarak emekçilerin oradan istifa etmesini devlet gündemine alması başlı başına bulunduğu makamı Anayasal tanım açısından tartışmalı hale getirmiş, tarafsızlığını bu konuda da yitirmiş bir cumhurbaşkanlığı makamına dönüştürmüştür.

Değerli Basın Emekçileri,

20 Aralık 1990 yılında kurulan Sendikamız TÜM BEL SEN kamu emekçilerinin kurduğu ilk sendikalardan biridir. Ülkemizde 12 Eylül askeri darbesinin karanlık bulutları daha tam olarak dağılmadığı 90 yılların başında “yasal dayanağı yok” diyerek kamu emekçilerinin örgütlenme haklarını kullanması engellenmeye çalışılmaktaydı.

Sendikamız TÜM BEL SEN ise bu dönemde her türlü yasakçı ve ya vesayetçi anlayışın reddi temelinde “haklar yasalardan önce gelir” anlayışıyla emekçilerin evrensel kazanımı olan bağımsız sendikal örgütlenme özgürlüğünü temel alarak kurulup faaliyete başladı. Ancak emek, demokrasi ve özgürlüklerden yana bu tutumundan kaynaklı maalesef ki siyasi iktidarların her dönem hedefi haline geldi. Yasakçı ve vesayetçi siyasi iktidarların anti demokratik ve hukuk dışı müdahalelerine karşı gerek fiili ve meşru alanda hem işyerlerinde hem de meydanlarda gerekse ulusal ve uluslararası düzeyde hukuksal alanda sendikal örgütlenme hakkını bedeller pahasına savundu.

 Bugünün icazetli sözde sendika yöneticileri, ya siyasi iktidarların yasakçı söylemlerini tekrarlıyor ve emekçilerin fiili ve meşru mücadelesini bölmeye çalışıyor, ya da korkularından seslerini dahi çıkaramıyordu. Ancak TÜM    BEL SEN’liler yasakçı anlayışlara karşı direnmekle yetinmiyor yine emekçilerin evrensel kazanımlarına ve hukuka dayanarak Cumhuriyet tarihinde bir ilke imza atıyor, yerel yönetimlerde kamu emekçileri adına toplu sözleşme imzalamaya başlıyordu.

Kimse kimseyi kandırmasın, kimlerin hangi siyasi anlayışların arka bahçesi olduğunu sadece Türkiye değil dünya emekçileri çok iyi bilmektedir. AKP iktidarıyla birlikte üye sayısı yüzde bin beş yüz artan sözde sendikalar, en yakın 31 Mart seçimleri öncesinde üyelerinden topladıkları aidatlarla düzenledikleri şatafatlı “büyük teşkilat buluşmalarında” AKP’li belediye başkan adayları, milletvekilleri hatta bakanlarla kol kola açıkça sadece bir siyasi partinin propagandasını yapmamışlar mıdır? Adına “büyük teşkilat buluşmaları” dedikleri birçok ilde yapılan bu etkinliklerin hiçbirisinde siyasi iktidara yandaşlık ve yaranma dışında, emekçilerin hakları veya özgülüklerine ilişkin bir tek kelam edilmiş midir?

Ülkemizin bazı belediyelerinde halkın iradesi gasp edilip kayyumlar atanır ve yüzlerce belediye emekçisi haksız ve hukuksuz bir şekilde bir gecede işten atılırken bu sözde sendikacıların iş güvencesinden, haktan, hukuktan yana bir tek açıklaması dahi var mıdır? Bırakın bu hukuksuzluklara karşı durmayı tam tersine kayyumlarla kol kola işyerlerini gezerek emekçileri işten atma tehditleriyle zorla üye yapan bu sözde sendika ve yöneticileri değil midir?

Yaşadığımız ekonomik krizi ve alım gücümüzün sürekli azalmasına eşitsiz, adil olmayan vergi uygulamalarına dair bir tek sözleri olmayan, halen her şey yolundaymış gibi iktidarla kol kola gezenlerin, emekçilere ve bizlere söz söylemeye hakları var mıdır?

Gerek kuruluşu, gerek 2003’lerden sonra siyasi iktidarın saklamaya bile tenezzül etmediği açık desteğiyle anormal üye artışı gerekse merkezi iktidar ve onun belediye başkanlarına yandaşlıktan öteye geçmeyen yasakları ve baskıları meşrulaştıran hatta bunu fırsat bilip faydalanmaya çalışan sözde sendikacılık pratikleri ile işveren güdümlü sarı sendikacılık tarihine adlarını “altın harflerle” yazdıran bu sözde sendikaların bugün çıkıp da bağımsız sendikacılıktan bahsetmesi yavuz hırsız hikâyesini hatırlatmaktan başka bir şey değildir.

Daha düne kadar hatta AKP’nin kazandığı belediyelerde; kamu emekçilerini belediye başkanları veya onların müdürleri eliyle sendika değiştirmeye zorlayıp kabul etmeyenlerin hukuksuz bir şekilde disiplin cezalarına, sürgünlere tabi tutulması mı; kadro derece ilerlemesi gibi çok doğal bir işleyişin, yeşil pasaport hakkının dahi sendikal tercihlere göre masaya konulması mı; Emekçilerin evrensel kazanımı olan toplu sözleşmeye “sosyal denge” diyerek bu hakkın kullanımını belediye başkanın tek taraflı inayetine bırakılması mı; Toplu sözleşmenin yasakçı sınırlamalara hapsedilip fiilen kullanılmaz hale getirilmesi mi; Emekten yana bağımsız sendikacılıktır?

Bugün yerel yönetim emekçileri AKP ve onun yandaşı sendikanın sopasının kalmadığı her yerde bu sözde sendikadan istifa edip gerçek bir sendikal örgütlenme arayışına girmişse bu yıllarca süren baskı ve zordan kurutuluşun işaretidir.

Bugün emekçiler iş ve aş korkusuyla yıllarca giymek zorunda kaldıkları sarı sendika gömleğini çıkarıp parçalıyorsa bu baskıdan değil tam tersine özgürlüğe olan özlemden kaynaklıdır.

İstediğiniz kadar AKP yetkilileriyle birlikte yandaş medya kanallarına çıkıp “sendika özgürlüğü” laflarını ağzınıza alıp emekçileri kandırmaya çalışın; 15 yıldır gerek merkezi iktidarın gerekse onun yereldeki yansıması belediye yönetimlerinin baskılarıyla zorla üye yapılan binlerce emekçi sizin emekten, özgürlükten ne anladığınızı çok iyi bilmektedir.

Bu sözde sendikalar eğer içlerinde biraz olsun emekten ve emekçinin haklarından yana niyet varsa yerel seçimler sonrası AKP’nin baskısından kurutulan belediyelerdeki binlerce emekçinin sendikalarından bir anda istifa ederek gerçek bir emek örgütü arayışına girmesini yalan yanlış propagandalarla karalamak yerine kendilerini sorgulama fırsatı olarak değerlendirmelidir.

Değerli basın emekçileri;

Bu noktada yerel yönetim emekçilerinin gerçek bir sendika arayışını emek ve demokrasiden uzak kendi dar şoven anlayışlarına payanda etmeye girişen başka bir sözde sendikanın son günlerdeki kamuoyunu ve emekçileri kandırarak emek mücadelesini bölmeye çalışan girişimlerine de dikkat çekmek isteriz.

AKP iktidarının kamu emekçilerine yönelik bugüne kadar ki emek düşmanı, anti demokratik ve hukuksuz saldırılarına ve yandaş sendikaların emekçileri AKP’nin emir eri haline getirme girişimlerine bir tek ses etmeyen hatta hukuksuz ihraçlarda olduğu gibi bunları destekleyen, bu anti demokratik ve hukuk dışı saldırılara karşı mücadelesinde Sendikamıza karşı ırkçı söylemlerle arkadan saldırarak emekçilerin mücadelesini bölmeye ve zayıflatmaya çalışan bu sözde sendika yerel seçimler sonrası ortam biraz rahatlayınca yalan ve iftiralarına yenilerini ekleyerek, Belediye Başkanı İCAZETİ ile kurulmuş olmalarını saklayamazlar.

Bugüne kadar sosyal demokrasinin evrensel ilkeleri olan, emek, eşitlik, özgürlük, adalet ve barış kavramlarını ağzına almayanların, bu gün bu kavram üzerinden beslenmeye çalışma isteği emek mücadelesini anlayamadıklarını teyit eden bir takiyeden ibarettir. Sendikal mücadelemizi, hak ve özgürlükler için ödediğimiz bedelleri karalayarak bu mücadeleyi bölmeye çalışmış bu ırkçı yapının bugün çıkıp sosyal demokrasinin arkasına sığınıp AKP zulmünden kurtulan emekçilerin sözde kendi sendikalarına üye olduklarına yönelik açıklama yapması bir kez daha emekçilerin gerçek sendika arayışını manipüle ederek, emekçilerin birleşerek güçlü bir irade olmasını baltalama amaçlıdır ve kocaman bir yalandan ibarettir.

Bu yanıyla aslında AKP politikalarına dolaylı destek vererek ırkçı ve düşmanca demagojik söylemlerle bazı belediyelerde bizzat belediye başkanlarının desteğiyle emekçilerin kafasını karıştırıp üye sayısını bir miktar artırmış olsa da emekçiler er ya da geç onların da AKP yandaşı sendikadan farksız bir şekilde yandaşlık, itaat ve icazetten beslenmekten başka bir şey yapmadığını görecektir. Ve yetki tespitinde açıklanacak rakamlardan sonra, “Yalancının Mumu hikâyesinde’’ olduğu gibi yalanları ile baş başa kalacaklardır.

Sonuç olarak;

Kurulduğu günden bugüne 29 yıldır emekçilerin hak ve özgülükleri için bedeller pahasına mücadele sürdüren, emek, demokrasi ve özgürlükler ötesinde ne iktidarı ne muhalefeti hiç bir siyasi partiyle organik bir ilişkisi olmamış Sendikamız TÜM BEL SEN, dün olduğu gibi bugün de pek tabi ki emekçilerin özgürce örgütlenme ve hakları için mücadele etme arayışında yanlarında olacaktır.

29 yıllık mücadele pratiğimiz tanıktır ki TÜM BEL SEN, hangi siyasi partiden olursa olsun iktidarın veya belediye başkanın herhangi bir anti demokratik ve emek karşıtı uygulamasına sessiz kalmamış, tehdit ve şantajla üye yaparak örgütlenmeyi reddetmiş, bedeli ne olursa olsun emekçilerin haklarını savunmaktan bir adım geri durmamıştır.

Emekçilerin hak ve özgülükleri noktasındaki bu tavizsiz tutumumuz bundan sonra da aynen devam edecek, örgütlü olduğumuz kurumlardaki belediye başkanı ve ya ülkede iktidar hangi siyasi partiden olursa olsun bizlerin tek amacı emekçilerin hak ve özgülüklerini eksiksiz bir biçimde kullanabildiği, insanca yaşayacakları düzeyde ücret alabildikleri, iş ve yaşam güvencesinin tam olarak korunduğu bir çalışma yaşamını kurmaktır.

Emekten yana gerçek bir demokrasinin, laikliğin, adaletin ve toplumsal barışımızın ülkenin her noktasında yaşandığı bir siyasi iklim ve siyaset dilinin oluşması için,

Çocuklarımızın güvenle büyüyeceği, yaşam kaygısının olmadığı,  aydınlık yarınlar düşüyle özgürlüklerimiz için örgütlenerek birlikte güçlü olmaya davet ediyoruz.

TÜM BEL SEN MERKEZ YÜRÜTME KURULU

Yorum yaz

Yazacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra onaylanmaktadır.