OHAL VE KHK REJİMİ HUKUKSUZLUKTA SINIR TANIMIYOR

AKP ve Saray Diktatörlüğü gün geçmiyor ki biz emekçilerin, ezilenlerin haklarını gasp etmeye, hukuku ayaklar altına almaya yönelik yeni bir adım atmasın.

Siyasi iktidar, bir yandan 15 Temmuz başarısız askeri darbe girişiminin yıldönümü etkinlikleri vesilesiyle televizyonlarda ve kürsülerde halk iradesi vurgulu konuşmalarla demokrasi nutukları atarken diğer yandan pratikte askeri darbeleri aratmayacak yeni, uygulamalar hayata geçirerek bir kez daha binlerce kamu emekçisini bir gecede işinden ediyor.

Ekranlara çıkınca demokrasi bayraktarlığına kesilip adalet için yürüyenleri dahi kendince demokrasi düşmanı ilan edenler uygulamaya gelince ne demokrasi, ne halk iradesi ne de hukuk tanımıyor. Halkın iradesi ile seçilen belediyelere kayyum atayarak halkın iradesini gasp ediyor, Demokles’in kılıcı gibi kullandığı KHK’larla hukuku ayaklar altına alarak sorgu sualsiz bir şekilde binlerce emekçiyi işten atıyor.

Bugün ülkemizde hukuk tarihinde belki de “bir hukuk nasıl çiğnenir” konusunda ileride ders olarak okutulacak nitelikteki yaşananlar göstermektedir ki siyasi iktidar için demokrasi de hukuk da sadece kendi tekçi diktatörlüğü için gerekli ise anlamlı değilse sadece güzel sözlerden ibaret.

Oysaki Sendikamız 12 Eylül karanlığını parçalayan mücadelesiyle başlamış nereden ve kimden gelirse gelsin her türlü darbenin karşısında olmayı temel ilke edinmiş tavrını 15 Temmuz askeri darbe girişimi karşısında aynı kararlılıkla sürdürmüş ve ilk günden itibaren darbe girişimi karşısında tavizsiz bir şekilde kararlılıkla demokrasiyi ve özgürlükleri savunmuştur.

Sendikamız demokrasi ve özgürlüklerden yana bu tavrını askeri darbe girişimi başarısız kıldıktan sonra da aynı şekilde sürdürmüş ve siyasi iktidara ülkemizi ebediyen darbelerden kurtarmak için özgürlük, demokrasi, barış ve adalet çağrısında bulunmuştur.

Ancak siyasi iktidar bu çağrılara kulak asmamış askeri darbe girişimini kendisi için fırsat gibi değerlendirerek FETÖ ile mücadele bahanesi adı altında 20 Temmuz’da OHAL ila ederek parlamentoyu dahi işlevsiz kılarak ülkeyi KHK’larla yönetmeye, yargı başta olmak üzere devleti tekçi bir zihniyetle yeniden dizayn etmeye ve kamuda kendisinden olmayanları sudan gerekçelerle hukuksuz bir şekilde işten atmaya, toplumsal yaşamın tüm alanlarında da kendisine muhalif kesimleri susturmaya, tasfiye etmeye başladı.

Böylece ülke bir yıla yakın zamandır OHAL ve KHK rejimi ile tek adam tek parti diktatörlüğüne dönüştürülerek 15 Temmuzda bir grup askerin yapmadığını siyasi iktidar kendi tarafından hayata geçirmiş oldu. Her fırsatta halk iradesinden seçilmiş olmaktan dem vuran siyasi iktidar halkın yüzde 90’lara varan oylarla seçtiği belediye başkanları yerine kayyumlar atamasıyla işine gelmediğinde ne halk iradesi ne de demokrasi tanımayan bir diktatöre dönüştüğünü açıkça göstermiş odu.

Evrensel demokrasi ve hukuk kurallarına açıkça aykırı olan mevcut OHAL ve KHK rejimi uygulamaları, AKP’nin elinde bir kıyım silahına dönüşmüş,  emekçilerin iş güvencesinin elinden alınmasının, daha ağır sömürü koşullarına mahkûm edilmesinin ve daha başkaca birçok hak gaspının aracı olarak kullanılmıştır. Patron toplantılarında OHAL’i grevleri ertelemek için kullandığını açıkça söylemekten dahi beis görmeyen siyasi iktidar, emekçiler için grev yasakları, işten atmalar anlamına gelen OHAL ve KHK rejimi ile son bir yılda anayasal bir hak olan adil yargılanma ve savunma hakkını yok sayarak 150 bine yakın kamu emekçisini işinden ve ekmeğinden etti.

Son 692 sayılı KHK ile üye ve kadrolarımıza yönelik saldırıların dozu artmış 8 şube başkanımız, 1 il temsilcimiz ve çok sayıda yöneticimiz ile toplam da 553 üyemiz ihraç edilmiştir. Hiç bir hukuki dayanağı olmayan, insanların neden suçlandığı ve savunma hakları dahi kullandırılmayarak yapılan bu ihraçların tek anlamı vardır: Kamuda AKP’nin yeniden cemaatler eliyle kadrolaşması; yandaş sendika Memur-Sen’in bu yolla örgütlenmesinin önünü açılmasıdır.

Başta Diyarbakır, Van, Mardin gibi büyükşehirlerde başlatılan ihraç süreci bölgedeki diğer tüm illerde ve ilçe belediyelerinde işçi-memur demeden tüm çalışan kesimleri kapsaması, yanı sıra yandaş sendikalara üye olma zorlamaları bizler açısından bardağı taşıran son damladır.

Şunu bir kez daha vurguluyoruz ki böylesi anti demokratik ve hukuk dışı saldırı ve uygulamalarla emekçilerin haklı ve meşru mücadelesini durdurmayacaksınız, bütün bu hukuksuzluklar sona erene kadar bedeli ne olursa olsun fiili ve meşru mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi belirterek buradan bir kez daha yetkililere sesleniyoruz

  • Haksız ve hukuksuz yere işten atılan üyelerimiz ve tüm emekçiler bir an önce işlerine iade edilsin.
  • OHAL ve KHK rejimi ile başlayan ve on binlerce kamu emekçisini işinden eden tüm uygulamalar sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılmalıdır.
  • 2018-2019 TİS sürecinin OHAL gölgesinde yapılamayacağı, bu nedenle OHAL uygulamasının acilen kaldırılması, normalleşme demokratik kurum ve kurallar derhal uygulamaya konmalıdır.
  • Seçilmişlerin yerine atanan kayyum uygulamalarına biran evvel son verilerek belediye başkanlarının göreve iade edilmeli, belediye meclislerinin mevcut yasalarımızda tarif edilen hukuki işleyişle kendi seçtikleri yöneticileri eliyle belediye yönetimlerini demokratik bir işleyişe dönüştürmelerinin yolu hızla açılmalıdır.
  • Toplumda oluşan adalet talebi dikkate alınmalı ve buna uygun olarak herkes için adil ve tarafsız yargılama yargı ile koşulsuz demokrasi bir an önce hayata geçirilmelidir.
  • Hak-hukuk-adalet taleplerinin daha fazla ertelenmemesi, demokratik yaşama dönülmesi için, siyasi iktidarın hızla adım atması.

Dün olduğu gibi bugün de başta iş güvencemiz olmak üzere tüm hak ve özgülüklerimizi her türlü baskı ve anti demokratik uygulamalara karşı savunmaktan geri durmayacağımızı; bedeli ne olursa olsun insanca yaşayacak emekten yana, demokratik, özgür ve adaletli bir ülke inancımızdan asla vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha tüm kamuoyuna duyuruyoruz.

 

TÜM BEL SEN

MERKEZ YÜRÜTME KURULU

Yorum yaz

Yazacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra onaylanmaktadır.