İZMİR ŞUBELERİ BASIN AÇIKLAMASI

Dört milyon İzmirliye hizmet üreten Büyükşehir ve bağlı kuruluşlarının emekçilerini, arkadaşlarımızı Büyükşehir idaresinin insafına ve sarı sendikaların kollarına bırakmadık.

OHAL’e rağmen yaptığımız ve yüzlerce kamu emekçisinin katıldığı eylemimize gelen, gelemeyen tüm dostlarımıza teşekkür ederiz. Ulaşım, yemek ve kreş başta olmak üzere tüm taleplerin gerçek takipçisi olduğumuzu bir kez daha göstermiş olduk.

Emekçiler için mücadele etmek yerine, dayanışmayı baltalamaya çalışanlar bilsin ki biz buradayız, burada olmaya devam edeceğiz.

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz.

 

Basın Açıklaması Metni

BÜYÜKŞEHİR BELEDIYESI VE BAĞLI KURULUŞLARINDA ÇALIŞAN ALTI BİNİ AŞKIN KAMU EMEKÇİSİ NE İSTİYOR?

 

2017 yılı kamu emekçileri için kayıp yılıydı. Türkiye’de kalıcılaşan OHAL ve KHK rejimi sadece kamu emekçilerinin iş güvencelerinin fiili olarak ortadan kalkmasına değil, aynı zamanda gözle görünür bir yoksullaşmaya da sebep oldu. Bu tablonun ekonomideki yansıması olan durdurulamaz bir kur artışı ve giderek tırmanan enflasyon oranı nedeniyle kamu emekçilerinin maaşları neredeyse dörtte bir oranında eridi.

Buna karşılık bu kayıpların telafisi mümkün olmadı. Hükümetle Memur-Sen’in imzaladığı ve üç milyon kamu emekçisini ilgilendiren toplu görüşme 2018 yılı için yüzde 4+3,5’lük bir zamla sonuçlandı. Enflasyon oranının çok altında kalan, emekçileri enflasyona kurban eden, tümüyle hükümetin belirlediği böyle bir sözleşmenin imzalanması için masada bir sendikanın oturması gerekmese de, Memur-Sen gibi sendikalar tam da bu işlevi yerine getirmek için kurulmuş ve masaya oturtulmuştu. Dolayısı ile bırakalım kayıpların telafisini, kendisi başlı başına kayıp anlamına gelen bir sözleşme sarı sendikalar aracılığıyla kamu emekçilerine dayatıldı.

Peki Büyükşehir ve bağlı kuruluşlarındaki emekçiler 2017’de nasıl bir tablo ile karşılaştı?

Ankara’da hükümet ile Memur-Sen arasında yaşanılan Toplu Görüşme Süreci’nin bir benzeri aslında İzmir Büyükşehir’de 2017’nin Nisan ayında yaşandı. Yıllardan bu yana giderek yakıcılaşan bir dizi ihtiyacı görmezden gelen, yıllardır ısrarlı bir biçimde haykırdığımız bir dizi talebe kulaklarını tıkayan İzmir Büyükşehir idaresi yetkilendirdiği düşük profilli bir sendika ile bir önceki sene yapılan sözleşmenin neredeyse aynısını sessiz sedasız imzaladı. Dağıttıkları bildirilerde talepler karşılanmazsa imza atmayız diye böbürlenenler, ne üyesine ne geri kalan çalışanlara görüş sorma gereksinimi dahi hissetmeden apar topar imzayı attılar. Yoksullaşan, maaşları eriyen Büyükşehir ve bağlı kuruluşlarındaki emekçileri zafer kazandıkları aldatmacası ile oyalamaya çalıştılar. Emekçilerin ihtiyaç duyduğu, herkesin ihtiyacına cevap veren yemek kartı gibi bir formül yerine bugün emekçilerin çoğunun faydalanamadığı, faydalananların bile içine sinmeyen yemekhane gibi sorunlu bir çözümle konu geçiştirildi. Büyükşehir emekçilerinin somut bir sorununu çözmek için değil bu talebi gündemden düşürmek için devreye sokulan kendisi sorunlu çözüm bugün dahi aksamaktadır. Gerçek şudur, Büyükşehir emekçilerin taleplerine yanıt vermek yerine ipe un sermekte ve bu durumu izah için bu süreçleri kazanımmış gibi sunup emekçilerin gözlerini boyayacak bir sendikayı partner olarak tercih etmektedir. Başta söylediğimiz gibi hükümetle Memur-Sen arasındaki danışıklı dövüşün bir benzeri üç yıldır bu kurumda da sergilenmektedir. Taraflar farklıdır, oyun aynıdır.

Ama işe yaramamaktadır. Çünkü yemek kartı talebi görüldüğü üzere gündemden düşmemiştir. Yine görüldüğü üzere burada toplanan bizler ve burada olmayan daha binlerce arkadaşımız onları maddi olarak rahatlatacak, herkesin eşit ve hakkaniyetli bir şekilde faydalanacağı bir formül olarak yemek kartını istemekte, talep etmektedir.

İşe yaramamaktadır. Çünkü önünde yasal engel var denilen, gündeme bile sokulmayan ulaşım kartının önünde 2018 Ocak itibari ile tek bir engel dahi kalmamıştır. Dolayısıyla Büyükşehir’in mazereti de kalmamıştır. Üstelik ulaşımın zaten bir hak olduğunu söyleyen ve bunu kararlı biçimde yıllardır talep edenler vardır, bu alandadırlar.

İşe yaramamaktadır. Çünkü çalışanlar mevzuaatta bile açık seçik tarif edilen, buna rağmen tümüyle yok sayılan bir hakkı istemeye, kreş talep etmeye devam etmektedir.

Büyükşehir Belediyesi ve Bağlı Kuruluşlarında Çalışan Altı Bini Aşkın Kamu Emekçisi Ne İstiyor?

Biz Büyükşehir ve bağlı kuruluşlarındaki arkadaşlarımıza sorduk. Kurumları için belli ki bir öncelik, bir özne olarak görülmeyen, sarı sendikaların ise hamaset yapmak ve bizleri karalamak dışında yanlarına uğramadıkları emekçilere sorduk. Bizden başkası gerek duymadı ama biz başka türlüsünü bilmeyiz, o yüzden sorduk. “Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kuruluşlarında çalışan kamu emekçileri ne istiyor?” dedik.

Oluşturduğumuz TİS talep formlarına iki hafta gibi kısa bir sürede, ulaşabildiğimiz 1.100 arkadaşımız yanıt verdi. İş arkadaşlarımız formlarda tarif edilen gündem, talep, ihtiyaç ve sorunlardan kendileri için öncelikli beş tanesini ağırlandırarak seçmişlerdir.

Son derece yüksek bir temsil niteliği taşıyan, sitemizden detaylı biçimde duyuracağımız sonuçlar şunu göstermektedir:

Her yüz anketten 87’sinde işaretlenen talep ulaşım kartıdır. Emekçiler ulaşım kartının önünde herhangi bir mevzuat engelinin olmadığının bilincindedirler. Karşılanmayan ulaşım haklarının, karşılanmadığı her gün için kendilerine zarar hanesine yazdığının farkındadırlar. Tüm bu yoksullaşma tablosu ile birlikte okunduğunda ulaşım kartının verilmesi emekçilerin sorunlarını çözmemekle beraber bir nebze olsun ferahlama sağlayacak basit bir adımdır. O adım hızla atılmalı, aylar öncesinde Büyükşehir bürokratlarının yapıldığını ifade ettiği konuya ilişkin çalışma nihayete erdirilmelidir, emekçilere kartları takdim edilmelidir.

Her yüz formdan 75’inde yemek kartı işaretlenmiştir. ESHOT dahil edilmediği ve sadece Büyükşehir-İZSU üzerinden bir değerlendirme yapıldığında bu rakam da 87’ye çıkmaktadır. Yemekhanelerin açılması bu talebi görüldüğü üzere ortadan kaldırmamıştır. Bu temel talep yerli yerindedir. İş arkadaşlarımız, herkes için sahici bir çözümün yemek kartı verilmesinden geçtiğini tekrar teyit etmişlerdir.

Her yüz anketten 69’unda 657 sayılı yasanın kaldırılması ve OHAL-KHK rejimi ile iş güvencesinin kaldırılmaya çalışılması vardır. Sendikamız ve konfederasyonumuz bu konuyu gündemleştiren ve fiili bir mücadele sergileyen tek sendika, tek konfederasyondur.

Her yüz anketten 51’nde sosyal imkanlarının arttırılması talebi işaretlenmiş, 43’ünde de hizmet binalarnın depreme dayanıksız olması sorunu işaretlenmiştir. Bu son sorun, salt İBB ana binadan gelen formlar ele alındığında her yüz anketten 64’üne yansımıştır. Her vesile ile defalarca uyardığımız Büyükşehir idaresini bu vesile ile yeniden uyarıyor, sorumlu davranmaya, bu kaygıyı anlamaya ve gereğini yapmaya çağırıyoruz.

Emekçilerin talepleri bunlardır… Bu talepler sorulmadan, çalışanlar sürece katılmadan, onları nesneleştirerek TİS süreçlerini götürmeye çalışanlar işverenlerin dümen suyundadır. Ortaya koyduları taslakların içeriğinden bağımsız emekçileri sürece katmayan, onları yanına almak bir yana arkasından iş çevirenler, işverenin idarenin uygun gördüğü kadarını almakla yetinirler. Büyükşehir ve bağlı kuruluşlarındaki emekçilere giydirilmeye çalışılan kaftan budur. Ama bu yeni bir şey değil. Yıllardır hepimizin aşina olduğu, her işkolunda benzerine rastlayacağımız, sarı sendikacılık pratikleri burada hakim kılınmak istenmektedir.

Başka bir yol var. Herkesi özne olmaya, vekaleten değil kendi hakları için örgütlenmeye ve mücadeleye çağıran bir sendika var; Tüm Bel-sen. Elverişli şartlarda değil, her koşulda, OHAL’de bu halde, şu halde Türkiye’deki her kamu emekçisinin sesi olan bir konfederasyon var; KESK.

Büyükşehir emekçilerinin taleplerini, ulaşım kartını, yemek kartını, kreşi aralıksız savunmaya, faaliyetli-eylemli biçimde yükseltmeye devam edeceğiz.

Dört milyon İzmirli’ye hizmet üreten Büyükşehir ve bağlı kuruluşlarının emekçilerini, arkadaşlarımızı Büyükşehir idaresinin insafına, sahte ve sarı sendikaların kollarına bırakmayacağız. Arkadaşlarımız müsterih olsun, yalnız değiller, buradayız. Mücadeleyi büyütüyoruz!

Masada oturan yetkilendirilmiş sendikaya da çağrımızdır. Biliyoruz yapmayacağınızı, ama bildirilerinizde yazdıklarınızın gereğini yapın. Bu haklar alınmadığı takdirde geçen sefer yaptığınız gibi uslu uslu imza atmayın. Her söylediklerine evet demeyin. Tüm Bel-Sen burada, gerekirse grev de örgütler, korkmayın…

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA; YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ!

İZMİR TÜM BEL-SEN 1 NO’LU ŞUBE

Son söz; kamu emekçilerinin iş güvencesine sahip çıkan, saray fermanı kabilinden KHK’ları gayrı meşru gören, kendi üyesine sahip çıkmaya çalışan sendikalar KESK’e bağlı olan sendikalardır. Bırakın üyesine sahip çıkmak yahut sokağa çıkmak, telefona çıkmayan sendikalar ise sendika dahi değildir. Adı öyledir kendi değildir. Ekmeği ile oynanan, açlıkla terbiye edilmek istenenle ekmeğini paylaşmak bırakalım sendikayı, dayanışmayı, bu coğrafyada her yurttaşın kültüründe vardır. Dayanışmayı büyütmek bir yana bunu baltalamaya çalışanlar ise OHAL fırsatçısıdır, KHK’lar karşısında ellerini ovuşturanlardır. Saraya hizmet etmektedir. Ve bu tür yapıların sınıf mücadelesi ile uzaktan yakından bir bağı yoktur. Bu işyerinde idarenin tercih ettiği sendika Birleşik Kamu-İş’e bağlı Tüm Yerel-Sen böyle bir yapı olduğunu son iki haftada yine kanıtlamıştır. Dezenformasyonla, yalanla, emekçileri bölerek kurulanlar yalanın iktidar olduğu bir dönemde elbette yol alabilirler ama doğrunun kalesi yıkılmaz. Hep birlikte göreceğiz. Bu dönemde zor koşullar altında direnenler, akıntıya karşı yüzenler kazanacak.

Yorum yaz

Yazacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra onaylanmaktadır.