12 EYLÜL AKP DARBESİYLE SÜRÜYOR!

Bundan 37 yıl önce 12 Eylül faşist darbesi, o güne kadar emekçi halkların yoğun mücadeleler ile kazandıkları haklarının üzerinden bir silindir gibi geçmiş, Türkiye halklarının biriktirdiği tüm değerleri asker postalları altında yok etmek istemiştir.   Emekçi halkların kendi kaderine sahip çıkma iradesi büyük bir zorbalıkla kırılırken, 650 bin kişi gözaltına alınmış, 1 milyon 683 bin kişi fişlenmiş, 30 bin kişi “sakıncalı” olduğu için işten atılmış (İşten atılanların 3 bin 854’si öğretmen, 120’si öğretim üyesi ve 47’si hâkim) 31 gazeteci cezaevine gönderilmiş, seçilmiş belediye başkanları görevden alınarak yerine sıkıyönetim tarafından atama yapılmış, 517 kişi idam cezasına çarptırılmış, 50 kişi acımasızca asılmış, yüz binlerce insan akıl almaz işkencelerle, gözaltılarla, cezaevlerinde ölüme terk edilmiştir.

 

12 Eylül’ün karanlığı, dünden bugüne aynı faşizan anlayışıyla devam etmektedir. 7 Haziran Genel seçimlerinde halk iradesi yok sayılmıştır. Suruç, Diyarbakır ve Ankara Garı patlamaları emekçi halkları cumhuriyet tarihinin en büyük katliamları ile yüz yüze bırakmıştır.1 Kasım seçimlerinde bu korku atmosferinde AKP iktidar yapılmıştır.

AKP iktidarı Türkiye’de ve Ortadoğu’da izlediği ırkçı / ayrımcı / tekçi / mezhepçi politikaları ile ülkemiz başta olmak üzere Suriye, Irak ve genelde tüm Ortadoğu’da IŞİD, El Nusra gibi birçok paramiliter vahşet güçlerine destek vermiş, içi silah dolu mit tırları, verilen desteğin belgesi olmuştur.

Ülkede yaratılan kaostan çıkarılmak istenen 15 Temmuz askeri darbe girişimi, her ne kadar önlenmiş ise de AKP iktidarının uygulamaları ile “15 Temmuz Darbe girişimi başarılı olsaydı” ne olurdu sorusuna fazlasıyla cevap olmuştur. AKP 15 Temmuz darbe girişimini kendi otoriter-totaliter, tekçi, mezhepçi, dayatmacı, toplumu kutuplaştırıcı bir siyaset ile başkanlık sistemini inşa etmek için bir fırsat olarak kullanmıştır. AKP iktidarı, darbe girişiminden hemen sonra OHAL ilan edip ülkeyi KHK’lerle yönetmeye başlamış, torba yasalar, genelgelerle her türlü demokratik hakkın kullanımını ortadan kaldırmış, kendisine muhalif olarak gördüğü tüm kesimlere karşı adeta savaş başlatmış, kuvvetler ayrılığı yerine kuvvetler birliğini ikame ederek tüm yetkileri Cumhurbaşkanı’nda toplamıştır. Hukuku ayaklar altına alarak KHK’ler ile sözde 15 Temmuz darbe girişiminin sorumlularıyla mücadele söylemi tüm hukuksuzluklara kılıf olarak halen kullanılmaktadır.

Milletvekili bağımsızlığını kaldırmak suretiyle hukuksuz olarak, meclisin üçüncü partisinin eş başkanları dahil, vekilleri cezaevinde tutsak ederek parlamentoya darbe yapmıştır.

Kayyumlar yoluyla seçilmiş belediye başkanlarını görevden alıp tutsak ederek halkın iradesine darbe yapılmıştır. Tüm bu hukuksuz yönelimleri yazan yazar ve gazeteciler tutsak edilmiş akademisyenler işten atılmıştır. Kadınlara ve kazanımlarına özel savaş başlatmış, Kadın mücadele dernekleri başta olmak üzere pek çok dernek, televizyon gazete, dergi kapatılmış tüm baskı araçları kullanılarak muhalif sesler susturulmak istenmiştir.

Kamuda iş güvencesini fiili olarak işlemez kılarak açığa aldığı, ihraç ettiği kamu emekçilerine ilişkin herhangi bir delil sunma ihtiyacı bile duymamaktadır.

Tek adam anayasa oylamasında halkın hayır iradesine rağmen çıkarılan diktatörlük anayasası, seçim hileleri yolu ile izlenen darbeci politikaların sonuncusu olmuş ve sistemi darbe ile diktatörlüğe evirmiştir.

 

Tüm bu örneklerin, ancak darbe koşullarında görülebileceği ve uygulanabileceği aşikardır.

 

12 Eylül’ün aklını, aynı strateji ile bu günde sürdüren AKP, ülkeyi İçte ve dışta uyguladığı savaş politikaları ile tam bir cehenneme çevirmiş, Kürt sorununun demokratik, barışçıl ve müzakerelere dayalı siyasal çözümünü reddederek, savaş konseptinde ısrarcı olmuştur. Aylarca kuşatılan yaşam alanları, kutsanmış ölüm ve öldürmelerle sonu kestirilemez bir yıkım ve tahribat ortamı yaratmıştır. AKP bu politikalarıyla, On yıllardır binlerce insanımızın ölümüne, çocuklarımızın geleceği olan kaynakların savaşa aktarılmasına, doğanın ve yerleşim yerlerinin yıkımına yol açan tekçi, inkârcı ve faşizan yöntemde ısrar etmekte, tam bir iç savaş politikası yürütmektedir.

12 Eylül faşist cuntasının tüm hukuk-kurum ve yasaları bugün iktidarda, ‘Demokles’in Kılıcı’ gibi emekçi halkların üzerinde sallanmaya devam etmektedir.

Emekçilerin kendi kaderlerini belirleme haklarını ellerinden alan, iradelerini yok sayan, kazanılmış haklarını gasp eden 12 Eylül zihniyeti tarafından uygulanmaya başlanan 24 Ocak kararlarının hükmü bugün AKP iktidarında da işçilerin ve emekçilerin yaşamlarını tek başına belirlemektedir

Anayasanın ve uluslararası sözleşmelerden doğan hakların askıya alındığı, kadınların, gençlerin gelecek umutlarının yok edildiği, kamu emekçilerinin hukuksuz ve keyfi olarak açığa alınıp, işten atıldığı, ülkemizin siyasi, ekonomik bakımdan emperyalizme daha da bağımlı olduğu, gericiliğin toplumsal alanı kuşattığı bir ülkede yaşıyorsak, bu 12 Eylül ile birlikte kurulan ve bugün AKP iktidarıyla devam eden yeni sömürü düzeninin bir  sonucudur.

Tüm Bel Sen olarak, 12 Eylül’ün 37 yıldır sürdürülen karanlığında AKP darbesi ile şiddetlenen tüm saldırıları geriletmeye, barışı egemen kılmaya dönük laik, demokratik bir ülke temelinde halkların özgürlüğü ve eşit yurttaşlık talepleriyle, emekçiler olarak mücadele etmeye devam edeceğiz.

KAHROLSUN 12 EYLÜL FAŞİST DARBESİ!

KAHROLSUN DARBECİLER VE DARBECİ ZİHNİYETİ!

FAŞİZME, DARBELERE VE OHAL’E HAYIR! ACİL DEMOKRASİ!

YAŞASIN EMEK, DEMOKRASİ VE BARIŞ MÜCADELEMİZ!

 

MERKEZ YÜRÜTME KURULU

Yorum yaz

Yazacağınız yorumlar kontrol edildikten sonra onaylanmaktadır.